Nasıl bir Tarım ve Orman Bakanı?

0
1826
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Her bakan değiştiğinde sanki hükümet değişmiş gibi yeni bakanın neler yapacağını merak ediyordum çünkü her gelen öncekinin yanlış yaptığını söylüyor veya ima ediyordu. Dolayısıyla yeni gelenin neyi ne kadar değiştireceğini kestiremiyordum. Şimdi hem sistem hem bakan hem de bakanlık değişti. Neler olacağını kestirmek iyice zorlaştı.

Her yeni gelene, eleştirmeden veya övmeden önce sorunları çözmesi için yeteri kadar süre verilmesi gerekiyor.

Sorunlar çok ve yapısal olduğu için çalışmalarının sonuçlarını görmek zaman alacaktır. Bu sebeple Pakdemirli’ye vereceğim süre 3 yıl.

Yine de gelecekle ilgili umutlu veya umutsuz olmamız için yapısal sorunların üzerine gitme şeklini görmemiz yeterli olacaktır.

Bu noktada, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin elinde, işini kolaylaştıracak hazır bir çalışma var:

Millî Tarım Projesi.

Proje, 15 Ekim 2016’da zamanın Başbakanı Binali Yıldırım tarafından açıklandı. Ben de 17 Kasım’da, Proje’yi değerlendirdiğim Millî Tarım Projesi başlıklı uzunca bir yazı kaleme aldım ve orada açık desteğimi de ifade ettim.

Ben, Millî Tarım Projesi’ni tarım ve hayvancılığımızın “anayasası” olarak görüyorum.

Ancak…

Her konuda olduğu gibi kağıt üzerinde gösterdiğimiz muhteşem performansı uygulamada gösteremedik. Hatta ilan edilmesinin üzerinden iki yıl geçtiği için artık rahatlıkla söyleyebilirim:

“Bırakın Millî Tarım Projesi’nde gösterilen hedeflere yakınlaşmayı, Proje istikametinde uygulamalara bile nadiren rastladık. Doğal olarak sorunlarımız daha da derinleşti.”

Bu yüzden yeni Bakan’ın yapısal sorunların üzerine gitme şeklini dikkatle takip edeceğim.

Dolayısıyla millî üretimi hedefleyen bir Tarım ve Orman Bakanı.

Gelecekteki değerlendirme ölçütlerimin çerçevesini böylece çizdikten sonra yine her yeni bakan atandığında yaptığım gibi ilk değerlendirmemi yeni bakanın sözleri üzerinden yapacağım.

Başarısızlığın bahanesi kalmadı

Önce 10 Temmuz’daki devir teslim törenindeki konuşmasından bir cümle paylaşacağım (Bu cümlenin anlam olarak benzerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bakanları açıkladığı konuşmasından da hatırlayacaksınız.):

“Eskiye göre daha hızlı çalışacağız. Eskiden çok basit bir şey için bile yasa çıkarmak gerekirken bugün o gereklilikler ortadan kalkmış oldu. O yüzden bugün yöneticilerin artık çok bahanesi kalmadı.”

Eski sistemin Türkiye’nin enerjisini israf ettiği, ağırlığını taşıyamadığı, gelecek yolculuğunda önünü tıkadığı vurgusu, Pakdemirli’nin hemen bütün konuşmalarında var.

İddialı sözleri de var: “Zoru hemen yapacağız, imkânsız zaman alır.” diyor.

“Kafalarımızın da değişmeye ihtiyacı var.” da diyor. Aynen katılıyorum.

Mevlana’ya atıf yaparak söylediği “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.” sözünü ise güzel şeyler yapacaklarına dair özgüvenli bir taahhüt kadar geçmişe yönelik bir eleştiri olarak değerlendiriyorum.

İnşallah bu sözler gerçekten birer özgüven tezahürüdür ve balayı bitip gerçeklerle yüzleşildiğinde de sorunların üzerine aynı özgüvenle gidilir.

Önceliği bu cümlelere verdim çünkü hem sistemi hem de kendilerini değerlendirirken bu cümleleri hatırlatacağım.

Dolayısıyla özgüvenli ve bahane üretmeyen bir Tarım ve Orman Bakanı.

Bakanlık personeli ve sektör temsilcileri ile buluşma

Bütün bakanlar gibi Pakdemirli’de önce Bakanlık bürokratlarıyla buluştu ve genel hatlarıyla bilgilendi. Ardından, 14 Temmuz’da İzmir’de “Tarım ve Orman Sektörü ile Buluşma” toplantısı düzenledi.

Böyle toplantılar genellikle tanışma toplantılarıdır ve konuların tamamının hatta bir kısmının bile derinlemesine konuşulması mümkün değildir. Nitekim Bakan Pakdemirli de tarım ve ormanla ilgili birçok konuda sıkıntıların giderilmesi için çaba göstereceklerini belirtmiş. Örneğin balık çiftliklerine ilişkin ÇED süreçlerinin kolaylaştırılması, yem fiyatının ucuzlaması, kanatlı et sektöründeki sıkıntıların giderilmesi için çaba göstereceklerini belirtmiş, “Kooperatifleri baş tacı etmemiz lazım.” demiş.

Bunlar zaten kanunla tanımlanmış görev ve sorumlulukları arasında.

Benim “Nasıl bir Tarım ve Orman Bakanı?” soruma aradığım cevap bu sözlerinde değil, aşağıdaki “söz verdiği” cümlede:

“Görev sürem boyunca hiç kimseye siyasi davranmayacağım, herkese kapımı açacağım, kimin ne derdi varsa çözmeye çalışacağım.”

Ucuz et satışı

İzmir toplantısında Pakdemirli’nin tek somut değerlendirmesi, bazı marketlerde “ucuz ithal et satılması” hakkında olmuş. Şunları söylemiş:

“İki markette satılan et var. Şunu da unutmayın, devletimizin amacı piyasalara müdahale etmek değil ama tüketicileri de korumak. Bazı ufak tefek tedbirler alınıyor ama marketlerde satılan etler, toplam etin yüzde 6’sını oluşturuyor. Marketlerin sahipleriyle konuştuğumuzda, ‘Bu paralara sattığımızda kapıda kuyruk olur diye sanıyorduk ama olmuyor.’ diyorlar. Pazarda herkese yer bulunuyor. Ben bunu sosyal sorumluluk olarak görüyorum. Marketlerdeki satış uygulamamıza inşallah bundan sonra ihtiyaç kalmaz, biz de devam etmeyiz.”

Önce “İnşallah.” dileğine “İnşallah.” diyerek katılayım ama Sayın Bakan’ın aksine ben, marketlerde ucuz ithal et satışını “sosyal sorumluluk” olarak görmüyorum.

Pakdemirli “ithal” kelimesini kullanmamış, ben ise bilinçli olarak kullanıyor ve vurguluyorum çünkü karşı olduğumuz “ucuz et” satışı değil, “ithal ucuz et” satışıdır.

Kendi üreticimizden piyasa şartlarında alınan etin ucuza satılması suretiyle vurgunculara ders verilmesine kimsenin itirazı olmaz fakat ithal ucuz et satışı, kendi üreticimizin peyderpey üretimden çekilmesi sonucunu doğuracaktır. Sürecin çoktan başladığı da herkesçe biliniyor.

Sayın Pakdemirli, size 3 sene mühlet. Sadece doğum kayıplarını önlemek suretiyle bile 3 yıl içinde canlı hayvan ve et ithalatına son vermek elinizde. Yeter ki kararlılıkla gereğini yapın ve sorunu temelinden çözün. Biz birkaç yıl daha pahalı et yemeye razıyız.

Dolayısıyla kolaycı günlük çözümlere değil sürdürülebilir yapısal çözümlere odaklanmış bir Tarım ve Orman Bakanı.

Devletin çok mümbit toprakları var mı?

Pakdemirli’nin, İzmir ziyaretinin Ödemiş ayağında söylediği şu cümleyi anlayamadım:

“Devletin çok mümbit toprakları var. Bunları ilerleyen dönemde kiralamaya açmak istiyoruz.”

Kullanılmayan, hayvancılık yapacak nüfusu kalmamış köylerin mera/otlaklarının özel veya tüzel kişiliklere kiralanmasını desteklediğimi okuyucularım bilir. Dolayısıyla devletin “çok mümbit” toprakları varsa hele Bakan’ın dediği gibi kooperatiflere kiralanacaksa ve buralarda ölçek ekonomisine uygun tarım yapılacaksa bu kararı da desteklerim elbette.

Bu ölçek ekonomisine uygun “çok mümbit topraklar” nerede? Madem devletin böyle değerli toprakları var, devlet, ta Sudan’a gidip veya başka yerlere gidip tarım yapmak için niçin toprak kiralıyor?

Dolayısıyla önce ülkesinin topraklarını ve insanını değerlendiren bir Tarım ve Orman Bakanı.

Not: Orman konusuna girmemeye çalıştım çünkü o konuda bildiklerim yeterli değil. En kısa zamanda öğreneceğim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz