Gün gelecek, balık çiftliklerini bile arayacağız

0
2038
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Kültür balıkçılığı, “balık çiftlikleri” olarak da adlandırdığımız, insan eliyle deniz, göl, akarsu içinde veya kıyısında oluşturulan özel yetiştirme alanlarında suni besleme ve üretim yöntemleriyle yapılan, balık başta olmak üzere diğer su canlıları ile su bitkileri yetiştiriciliği yönteminin genel adı.

Tıp doktorları, beslenme uzmanları ve diyetisyenler, bu ürünlerin beslenmemizdeki yeri ve önemi ile sağlığımıza katkılarını sıkça anlatıyorlar.

Ben ise su ürünleri üretimimizi, münhasıran “kültür balıkçılığı”mızı, ekonomi ve doğal çevreye olan etkileri bakımından ele alacağım.

Üretim, değer, ihracat, ithalat

Bu bölümdeki veriler Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, Şubat 2016 tarihli “Su Ürünleri İstatistikleri” adlı çalışmasından.

Avcılık üretim rakamları bir hayli oynak. Bu yüzden tablonun tamamına buraya koymak zorunda kaldım. Avlanan balık miktarındaki düşüşe bakıldığında durum içler acısı. Yetiştiricilikte ise tersine bir durum var. Yıllar itibarıyla üretim düzenli şekilde artmış.

uretimToplam üretim rakamları arasında, avcılıktan kaynaklanın büyük farklar var. Bunlar yorumlanması bir hayli zor farklar. Örneğin 2000’deki üretim ile 2007’deki üretim arasındaki yaklaşık 189.947 ton artış, 2007-2014 döneminde yaklaşık 234.978 ton azalışa dönüşüyor. Üretimde 2014’te, 2000’inde da altına düşülmüş olması mutlaka enine boyuna sorgulanmalı.Yetiştiricilikten elde edilen miktarın 2000’de yüzde 45,1’i denizlere kurulan çiftliklerden, yüzde 54,9’u iç sularda kurulan çiftliklerden elde edilirken, 2014’te durum tüm tersine dönmüş.

Aynı zamanda bu veriler, 15 yıl içindeki nüfus artışını ve ihracat-ithalat miktarlarını da dikkate aldığımızda, balık başta olmak üzere kişi başına su ürünleri tüketiminde epeyce gerilediğimiz anlamına geliyor. Hiç sağlıklı bir gidiş değil…

Üretimin ekonomik değerine baktığımızda ise aşağıdaki tablo ile karşılaşıyoruz.

Yıllar Avcılık Yetiştiricilik
Miktar (ton) Değer (TL) Miktar (ton) Değer (TL)
2000 503.345 367.840.650 79.031 139.552.950
2014 302.212 1.099.749.495 235.133 2.160.070.890

Verilere göre 2000’de avcılıktan elde edilen 1 kg su ürününün ekonomik değeri 0,73 TL iken, bu değer 2014’te 3,64 TL’ye yükselmiş. Yetiştiricilikte ise değerler 2000’de 1,76 TL iken 2014’te 9,18 TL’ye yükselmiş. Bunlar perakende fiyatlar değil tabii.

Şimdi de ihracat ve ithalata bakalım:

Yıllar İHRACAT İTHALAT
Miktar (ton) Değer ($) Değer (TL) Miktar (ton) Değer ($) Değer (TL)
2000 14.533 46.374.937 28.752.958 44.230 36.647.254 22.601.314
2014 115.381 675.844.523 1.481.211.383 77.551 198.273.838 435.691.472

Tablonun tamamını koymadım çünkü ithalat ve ihracatımızda kendi içlerinde istikrarlı bir yükselme var. Değer üzerinden değerlendirdiğimizde, ihracatımızın çok daha hızlı bir şekilde arttığını görüyoruz.

Türkiye, su ürünleri ihracatının yüzde 70’e yakınını Almanya, İtalya ve Hollanda’nın başını çektiği AB ülkelerine yapıyor. Bu ülkeleri Japonya, Rusya ve ABD takip ediyor.

Su ürünleri ihracatımızın içinde balık çiftliklerinde üretilen su ürünlerin payı çok yüksek. Toplamda 85 ülkeye ihracat yapılıyor.

İnsan ve çevreye zararları üzerine eleştiriler

Yukarıdaki verilerden de anladığımız gibi gerek denizlerimizden gerekse iç sularımızdan avladığımız su ürünleri miktarı hızla düşüyor.

Bu düşüşteki esas sebebin, denizlerimizin ve iç sularımızın hızla kirletilmesi, dolayısıyla balık hacminde ciddi azalma olduğu konusunda ilgililer ve uzmanlar hemfikir. Denizlerimiz bakımından, kirletenin sadece biz olmadığımız, kıyısı bulunan bütün ülkelerin bu konuda sorumsuz davrandığı gibi savunmalar yapılıyor olsa da söylenenin doğru olması bizi aklamıyor. Kirletme konusunda kimseden geri kalmadığımız aşikâr.

Tam da bu noktada, “kültür balıkçılığı”nın sebep olduğu çevre kirliliği de sorgulanıyor.

Her ne kadar Çevre Bakanımız, NASA kaynaklı, “Türkiye’nin kuraklık riski ile karşı karşıya olduğu” haberleri üzerine, işi “NASA’da kim oluyormuş!”a kadar vardırmış olsa da aslında NASA’nın yaptığı malumun ilanı. Çevre Bakanımız, bilgiyi en iyi şekilde değerlendirip tedbir alma makamındayken bu şekilde yaklaşımı anlaşılabilir gibi değil… Neyse…

İç sularımız bakımından iç su balık çiftliklerine getirilen eleştirilerin temelinde bir takım araştırmalar var. Bunlardan en önemlisi TEMA Vakfı’nın yaptığı bir açıklama: 18.03.2016 tarihli Haber Bülteni’nde şunlar söyleniyor: “(…) 33 ilden 59 ayrı su varlığına dair tehdit bize bildirildi. Bu tehditlerin 35’i su varlığının niteliğine yönelik: 22 adet akarsu kirlenmesi, 12 adet göl kirlenmesi ve 1 adet biyoçeşitlilikte azalma gibi konuları kapsıyor. Su varlığının miktarına yönelik tehditlerden oluşan 20 adedi ise 16 adet göl kuruması, 2 adet akarsu kuruması ve 2 adet yer altı sularının tükenmesi gibi sorunları içeriyor.”

Aslında durum anlatılandan çok daha vahim çünkü bülten, henüz 33 ilden gelen verileri içeriyor. Konumuzla ilgili kısım, kirlenmeler.

Yapılan araştırmalar bütün olarak ele alındığında, balık çiftliklerinin insan ve çevre sağlığını ne şekilde tehdit ettiği ile ilgili şunlar öne çıkarılıyor:

  1. Balık çiftliklerinde, yetiştirme alanlarındaki mikropları engellemek için kullanılan kimyasal maddeler, deniz ve iç sulardaki doğal yaşamı tehdit ediyor. İnsan sağlığı ve doğal çevre için zararlı.
  2. Balıklara verilen antibiyotikler, balıklar vasıtasıyla insana ve suya karışarak doğaya zarar veriyor.
  3. Balık dışkılarının belli alanlarda birikmesi, o alanlardaki doğal hayatı öldürüyor.
  4. İçme suyu kaynakları civarında yapılan “çiftlik balıkçılığı”, insan sağlığını doğrudan tehdit ediyor.

Ayrıca balık çiftliklerinde üretilen balıkların doğal yollarla beslenmediği biliniyor. Doğaldan uzaklaşıyor olmamız elbette bir sorun. Maalesef bu sorunu sadece balıkta değil kırmızı ve beyaz et ile sütte de yaşıyoruz.

Yukarıda sıralanan sakıncalardan bir kısmı, balık çiftliklerinin sebep olduğu kirlilik ile insan ve doğaya etkileri bakımından önlenebilir sakıncalar. Bu konudaki mevzuatımız da sakıncaların önlenebilmesi bakımından yeterli. Mevzuat, tam ve eşit şekilde uygulansın yeter.

Kesin olan şu ki insanlık, okyanusları, denizleri, iç suları, kısacası topyekûn doğayı bu hızla kirletmeye ve su ürünleri varlığının yok olmasına sebep olan avlanma yöntemlerini kullanmaya devam ederse, gün gelecek, balık çiftliklerini bile arayacağız.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz