GDO’lu gıdalar çevre dostu gıdalar olarak görülebilir mi?

0
1225
biyoteknoloji

İsveçli araştırmacılar hem GDO hem de çevre dostu etiketini birlikte taşıyan gıdaların gelecekte çok daha yaygın olacağını belirtiyorlar. Peki, bu ürünlerin alıcısı bulunur mu?

Gävle Üniversitesi araştırmacıları tarafından hazırlanan ve Food Quality and Preference dergisinde yer alan araştırmaya göre, böcek ilacı ve çevreye zararlı kimyasallar kullanılmadan üretilen çevre dostu gıdalara talep artmaya devam ettikçe parazitler ve diğer bitki zararlılarına dirençli genetiği değiştirilmiş organizmalara duyulan ihtiyaç da artabilir. Araştırmacılar bu nedenle gelecekte raflarda hem ‘GDO’ etiketi hem de ‘çevre dostu’ etiketi taşıyan ürünlere sıkça rastlayabileceğimizi belirtiyorlar.

Sürdürülebilirlik ve GDO, muhteşem ikili mi zıt kavramlar mı?

Araştırmanın başyazarı ve çevre psikolojisi profesörü Patrik Sörqvist FoodNavigator haber sitesine yaptığı açıklamada, genetik modifikasyon ve sürdürülebilirlik kavramlarının bir arada yer alabileceği görüşünde olduğunu belirtiyor. Sörqvist konu ile ilgili; “Bana göre çevre dostu üretim, mesela daha az böcek ilacı kullanılarak gerçekleştirilen üretim, bitkinin parazitlere direncini kuvvetlendirmek ve hatta hiç böcek ilacı kullanmamak için biyoteknolojiye ihtiyaç duyabilir. O zaman GDO’lar çevre dostu gıda üretimi için bir gereklilik haline gelecektir. Ben bu durumda bir tezatlık görmüyorum.” açıklamasında bulunuyor.

Ancak bu iki kavramı birbirine bağdaştıramayanlar da var. Gıda üreticilerini ve perakendecileri temsil eden ve GDO’suz üretimi destekleyen Ohne Gentechnik Genel Müdürü Alexander Hissting ise; “GDO’lar ne bana göre, ne temsil ettiğimiz 320 şirkete göre ne de Alman tüketicilere göre çevre dostu olarak kabul edilemez. Genetiği değiştirilmiş bitkilerin çevre dostu kavramına yaklaşamayacak kadar çevreye olumsuz etkisi bulunuyor.” açıklamasında bulunuyor.

Avrupa Komisyonu’nun talebi üzerine TNS Araştırma Şirketi tarafından 2010 yılında gerçekleştirilen  Biyoteknoloji Araştırmasında Avrupalı tüketicilerin GDO’lu gıdalar ve biyoteknolojiye bakış açısı mercek altına alındı. Ancak araştımadan net bir sonuç elde edilemedi, araştırma daha çok ülkeden ülkeye tüketiciler arasında büyük farklar olduğunu ortaya koydu. Katılımcıların ortalama %23’ü GDO’ların çevreye zarar vermediğini düşündüklerini belirttiler. Araştırmaya göre, GDO’dan en fazla kuşku duyan ülke Yunanistan. Yunanistan’da katılımcıların %88’i GDO ile ilgili kaygıları olduğunu belirttiler.  İzlandalı katılımcıların %45’i böyle bir kaygıları olmadığını belirtirken, Malta’lı katılımcıların %40’ı konu ile ilgili kararsız kaldı.

Tüketicilerin GDO’ları daha fazla kabullenmeleri için gıda üreticilerinin ve perakendecilerin gıda üretiminin ve dağıtımının zorlukları konusunda iletişime daha açık olmaları gerektiği görüşü de yaygın. Bilim ve Teknoloji Konseyi Başkanı Sör Mark Walport ve Başkan Yardımcısı Nancy Rothwell, 2014 yılında Başbakan David Cameron’a hitaben kaleme aldıkları açık mektupta; “Şu açıkça anlaşılmalıdır ki, genetik modifikasyon ile geliştirilen gıdalar sürdürülebilir tarımın ürünüdür, en yüksek besinsel kaliteye sahiptir ve dünyanın değişik bölgelerinde toplumların ihtiyaçlarını karşılanmasını sağlayabilir.” ifadeleri yer alıyor.

Bu bakış açısı biyoteknolojinin azalan su kaynakları üzerindeki baskıyı hafifletebileceğini belirten Avrupa Biyoendüstri Derneği tarafından da destekleniyor. Ancak Dernek aynı zamanda GDO’ların sürdürülebilir alışveriş tercihleri arasında yerini almasından önce tüketicilerin GDO’nun ne olduğunu anlamaya ihtiyaçları olduğunu belirtiyor.

Derneğin sözcüsü konu ile ilgili; “Avrupa’da tüm gıda ve yem ürünleri  %0.9 sınırının üzerinde bir miktarda GDO içeriyorsa GDO’lu olarak etiketlenmek zorunda. Bu etiket tüketicilerin bilinçli bir tercih yapmalarına olanak sağlıyor. Ancak uygulamada durum çok farklı. Avrupa Birliği  ConsumerChoice from 2008 Araştırma projesi seçenek sunulduğunda tüketicilerin GDO etiketli ürünleri satın aldığını gösterse de Avrupa’da süpermarketler GDO’lu gıdalara raflarında yer vermiyor. Sonuç olarak Avrupalı tüketicilere bu ürünlere ulaşabilmek için bir seçim şansı bile tanınmazken bu ürünlerin sürdürülebilir özellikleri ile ilgili tüketicileri bilgilendirme kampanyası üzerine konuşmak zor.” açıklamasında bulunuyor.

Araştırma

Tüketicilerin bu ürünleri ne şekilde değerlendirdiklerini gözlemlemek amacıyla araştırmacılar İsveçli ve İngiliz katılımcılara; sadece GDO etiketli, sadece çevre dostu etiketli, her iki etiketi de taşıyan ve taşımayan kuru üzüm paketlerini gösterdiler. Katılımcılardan bu ürünleri; tat, sağlıklı görme derecesi, çevresel kaygılar bakımından değerlendirmeleri istendi.

Katılımcıların hem GDO hem de çevre dostu etiketi taşıyan ürünleri üzerinde hiç etiket olmayan ürünlerle benzer şekilde değerlendirmeleri araştırmacılara göre GDO’nun çevre dostu etiketinin psikolojik olumlu etkilerini azalttığı sonucunu ortaya koyuyor.

Geçen hafta yayımlanan ve 17 ülkeden 18,000’in üzerinde katılımcıyla gerçekleştirilen bir araştırmaya göre İngilizlerin iklim değişikliğinin etkileri ile ilgili kaygıları diğer ülke katılımcılarına kıyasla en düşük seviyelerde.  Sadece Amerika ve Suudi Arabistan İngiltere’yi bu konuda geçerken, İskandinav ülkeleri, Danimarka ve İsveç nüfusu iklim değişikliği ile ilgili en kaygılı ülkeler.

Araştırmacılar İsveçli ve İngiliz katılımcıların çevresel kaygılarının çok farklı olmadığını buna rağmen ilginç bir şekilde çevre dostu etiketinin etkisinin İsveçli katılımcılarda daha fazla kendini gösterdiğini belirtiyorlar. Araştırmacılar bu veriler ışığında; “çevre ile ilgili kaygılar tek başına etiketin etkisini destekleyen mekanizmayı oluşturmuyor. Çevre ile ilgili kaygılardan bağımsız bir şekilde çevre dostu etiketinin olumlu etkileri, çevre dostu gıdalara karşı olumlu algı ile destekleniyor” yorumunda bulunuyorlar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz