Tükettiğimiz kadarı yeterli midir?

0
1557
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

TÜİK, her yıl, tarımdan ve hayvancılıktan elde ettiğimiz ürün miktarlarını açıklıyor. Aynı zamanda, bu ürünlerin “yeterlilik derecelerini” de ilan ediyor. Ben de geçen yıl olduğu gibi, bu önemli verileri, insan ve hayvan beslenmesindeki ağırlıklarına da dikkat ederek seçtiğim ürünler üzerinden değerlendireceğim.

Parantez dışındakiler 2013-2014, içindekiler 2014-2015 verileri. Yeterlilik dereceleri (%):

  • Buğdayda 101,8 (89,2), arpada 100,8 (80,6), mısırda 86,1 (84,4), yulafta 99,3 (98,0) ve çavdarda 99,3 (96,0).
  • Nohutta 96,6 (96,5), kırmızı mercimekte 90,3 (74,7), yeşil mercimekte 42,7 (39,0), pirinçte 80,1 (65,4), kuru fasulyede 78,5 (86,2).
  • Patateste 101,2 (97,4), kuru soğanda 113,3 (104,5), kuru sarımsakta 96,6 (97,4), domateste 112,3 (110,8), hıyarda 108,8 (109,1), biberde 108,4 (108,4), havuçta 108,2 (107,7), kabakta (sakız) 103,8 (106,3), pırasada 102,3 (104,2), karpuzda 100,1 (100,8), kavunda 100,3 (100,4).
  • Şeker pancarında 100 (100).
  • Toplam şeker üretiminde 109,2 (99,4).
  • İncirde 1524,2 (720,6), kayısıda 360,2 (525,8), narda 165,6 (158,7), elmada 130,2 (130,7), üzümde 130,1 (145,8), muzda 49,9 (53,1).
  • Greyfurtta 490,9 (297,3), limonda 272,8 (261,9), mandalinada 225,5 (235,1), portakalda 121,6 (118,2).
  • Fındıkta 586 (523), Antep fıstığında 106,6 (106,7), bademde 91,3 (92,4), cevizde 92,7 (87,2).
  • Çayda 99,8 (99,8).
  • Ayçiçeğinde 59,1 (73,4), soyada 9,9 (6,5), kolzada 27,7 (21,3), pamukta (çiğit) 99,9 (101,4).

Diğer ürün gruplarındaki üretimimiz:

  • Kırmızı et: 1.008.272 ton (1.149.262 ton).
  • Tavuk eti: 1.894.669 ton (1.909.276 ton).
  • Yumurta (tavuk-köy tavukçuluğu hariç): 17.145.000.000 adet (16.726.332.000 adet).
  • Bal: 103.525 ton (107.665 ton).

Et, yumurta ve balda yeterlilik dereceleri yayımlanmamış. Yine de 200 bin ton civarında kırmızı et (veya elde edilecek miktarda canlı hayvan) ithal ettiğimizi biliyoruz. İthal edilen canlı hayvan-et ithalatı yıldan yıla artıyor.

2014-2015 verileri içinde en fazla dikkatimi çekenler buğday ve arpa verileri. Maalesef ikisinin yeterlilik derecelerinde de ciddi düşüşler var. Mısır, yulaf ve çavdarda ise yaklaşık iki puanlık düşüşler olduğunu görüyoruz. Yine de önemli çünkü yemde ithal bağımlılığımızın azalması, yem üretimimizin artışına bağlı; hayvancılığımızın gelişmesi de yem üretimimizin artışına.

Soya üretimi yeterlilik derecesinin yüzde 9,9’dan 6,5’e düşmesini de bu bakımdan önemsiyorum.

Kırmızı ve yeşil mercimek ile pirinç yeterlilik dereceleri ithalat yapılırsa üreticiyi, yapılmazsa tüketiciyi üzecek şekilde düşmüş. Kuru fasulyedeki artış ise son derece sevindirici. Ne de olsa “millî” yemeğimiz.

Veriler içinde beni en fazla mutlu eden, ayçiçeği yeterliliğindeki artış. Artışın bu hızla devam etmesini diliyorum çünkü ayçiçeği; yağlı tohum ve ham yağ olarak, gıda ithalatımızda önemli bir yer işgal ediyor.

Tohumdan gübreye, zararlılarla mücadeleden sulamaya, çiftçilerin üretim kararlarına ve hava şartlarına kadar tarımda üretimi etkileyen çok fazla faktör var. İçlerinde en etkili olanı hiç şüphesiz hava şartlarında meydana gelecek değişiklikler. Yine de gelişen üretim teknoloji ve yöntemleri ile bu değişikliklerin olumsuz etkilerini en aza indirmek mümkün.

Yeterlilik derecesine farklı bir bakış

TÜİK, ürünlerin yeterlilik derecelerini yayımladığı istatistik tablolarını “Denge Tabloları” olarak adlandırıyor.

Yeterlilik derecesini ise “kullanılabilir yerli üretimin, yurt içi kullanımı karşılama derecesi” olarak açıklıyor.

Değerin, 100’den küçük olması, üretimin yurt içi talebi tam olarak karşılayamadığını, 100’den büyük olması ise normal iç ihtiyaçları geçen, ihraç edilebilir ve/veya stoklanabilir miktarların varlığını gösteriyor.

Adlandırma ve açıklamalar, teknik olarak doğru olsa bile, konu gıda olunca “yeterliliğe” farklı açılardan da bakmak gerekiyor.

Şöyle ki:

“Talep veya kullanım” olarak ifade ettiğimiz miktar, “talebi doğuran” veya “kullanılan miktarı etkileyen” sebepler üzerinden değerlendirildiğinde aynı sonucu vermiyor.

İlk örneğimiz, en temel gıda maddesi olarak sayabileceğimiz “et” olsun.

İstatistikler, gelişmiş ülkelerdeki kişi başına et tüketiminin, bizden 3-4 kat fazla olduğunu gösteriyor. Toplamda böyle olduğu gibi kırmızı et, beyaz et ve balık olarak ayırdığımızda da durum değişmiyor.

Aynı zamanda istatistikler; sığır, tavuk ve balık etleri karşılaştırıldığında, Türkiye’de et fiyatlarının gelişmiş ülkelerdekinden daha pahalı olduğu gösteriyor. Üstelik kişi başına gelirimiz onlarınkinin üçte birinden daha az.

Bu durumda, rahatlıkla “Türkiye’de et fiyatları daha ucuz olsaydı, talep ve tüketim daha fazla olurdu.” diyebiliriz. Böyle olunca da “yeterlilik” derecelerinde ciddi düşüşler olurdu. Diğer bir söyleyişle, “Tükettiğimiz kadarı yeterlidir.” demek doğru değil.

Ayrıca “yeterlilik”ten söz ederken, “girdi bağımlılığı” da dikkate alınmalı. Tarım ve hayvancılığın üzerindeki yüksek ithal girdi maliyeti dikkate alınmadan, sadece ürünün yurt içinde üretilmesine bağlı olarak o ürüne “yerli” ve “yeterli” denilemez.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz