Fiskobirlik Başkanı’ndan fındığa dair önemli açıklamalar

0
1396
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Fiskobirlik (Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği), Türkiye’de “fındık” denilince ilk akla gelen kuruluş. 28 Temmuz 1938’de kurulmuş. Bir yıl sonra 80 yaşını kutlayacak.

Bu tür kuruluşlar önemlidir. Önemli bir kültüre, tecrübeye ve hafızaya sahiptir. Kuruluşundan itibaren yaptığı çalışmaların incelenmesi bile fındık sektörünün sorunlarının çözümlerine başlı başına rehber olabilir.

Fındık politikamız da iflas etti

17 Temmuz’da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba tarafından yapılan açıklamaya göre Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), 2017 ürünü kabuklu Giresun kalite fındığın kilosunu 10,5, Levant kalite fındığın kilosunu 10 liradan alacak.

Bunlar net rakamlar değil, kesintiler var: Üreticinin eline Giresun kalite fındıkta 10,28, Levant kalite fındıkta 9,75 lira geçecek.

Fakıbaba, TMO’ya alım yetkisi verilmesinin sebebini, “Üreticilerimizin mağdur olmaması ve fındıkta fiyat istikrarı sağlanması.” olarak açıkladı.

GTHB’nın TMO kanalıyla fındık alımına başlaması özel olarak irdelenmesi gereken bir karar çünkü yıllardır uygulanan fındık politikalarının iflas ettiğini gösteriyor.

(Maalesef bu durum tarım ve hayvancılıkta sıkça görülmeye başlandı. Temennim, bütün ikazlara rağmen yapılan yanlışların, yeni yanlışlarla telafi edilmeye çalışılmaması.)

Uygulama ile ilgili süreçleri aşağıda bulacaksınız.

Makalenin büyük kısmı, Fiskobirlik Başkanı Lütfi Bayraktar’ın Bloomberg HT’deki söyleşisinde açıkladığı görüşlerinden oluşuyor. Bayraktar lafı eveleyip gevelemedi. Söylenmesi gerekenleri açık yüreklilikle söyledi.

Rekolte açıklaması GTHB tekelinde

“Geçen yıl Bakanlığın yayımladığı bir tebliğ var. Dolayısıyla Tarım Bakanlığı dışında kimsenin bir rakam vermesi mümkün değil ama şunu biliyoruz ki rekolte geçen yıldan biraz daha fazla. Belki son 7 yılın en iyisi ama çok aşırı mı? Değil tabii. Aslında Türkiye’nin tüketebileceği bir rakam rekolte ama rekolte şu demek şansına sahip değiliz çünkü Bakanlığın bir tebliği var.”

Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama Fiskobirlik Başkanı’nın rekolte tahminini söyleyememesi bana garip geldi. Her ne kadar GTHB, “spekülasyonları önlemek amacıyla rekoltenin tek elden ve Bakanlık tarafından açıklanacağını” ilan etmişse de bu sadece kamuoyuna açıklayamamak şeklinde tezahür ediyor, aslında konu ile ilgili herkes birbiriyle konuşuyor ve kendi tahminini yapıyor. Bu anlamda, Bakanlığın yasağını gereksiz ve istedikleri sonucu elde edemeyecekleri, hatta şüphe uyandıracak bir engelleme olarak değerlendiriyorum.

Nitekim Uluslararası Sert Kabuklu ve Kuru Meyveler Konseyi’nin (INC) 36. Kongresi’nde Türkiye’nin 2017 yılı kabuklu fındık rekoltesi 670 bin ton olarak açıklandı. Devredecek 50 bin ton ile birlikte fındık arzının 720 bin ton olacağı bildirildi. Yani siz kendi kurum ve kuruluşlarınıza yasak koydunuz ama elin adamı çıktı, kendi rakamını söyledi.

Üretici memnun mu?

“Kesinlikle değil tabii. İki yıl önce 20’li fiyatları bulmuş, geçen yıl 15 lirayı bulmuş bir rakam. Bu yıl, enflasyon vs.yi de katarsak 8,5 ila 9-9,5 aralığında fındık fiyatları. TMO, 10-10,5. Bir miktar kesinti oluyor ondan.  Dolayısıyla üreticiyi tatmin edecek bir rakam değil maalesef.”

Devlet destekleri

“Devletin her türlü desteği var belki ama benim kişisel kanaatim, devletin fındıktaki destekleri makul, çözüme yönelik, üreticiyi memnun edecek pozisyonda değil. Devlet tarafına sorarsak, ‘Biz bir sürü destek veriyoruz, dolayısıyla bu anlamda üreticiye destek oluyoruz.’ diyor olabilir ama fındık gibi bir üründe meseleyi kendi haline bırakmak, desteklerle kurtarılacak bir hadise değil.”

Üretim maliyeti

“Bugün piyasada, fındık sektöründe şöyle bir hadise var: Ya çok yukarıdasınız ya çok aşağıdasınız. İfrat ve tefrit boyutundayız maalesef. Ortaya konuşunca sıkıntı yaşıyorsunuz. Bugün maliyeti çok yüksek gösterenler de aslında havada uçuyor, doğruyu söylemiyor; çok düşük gösterenler de doğruyu söylemiyor. Niye? Maliyetlerle ilgili söz söylemenin çok ciddi bedeli var, dolayısıyla şudur demek şansına sahip değilim ama kesinlikle maliyetler düşük değil ve bugünkü açıklanan fiyatlar bu maliyetin karşılığı değil.”

Üreticinin beklediği fiyat

“Geçmişte, 2001 yılına kadar Fiskobirlik aracılığıyla, 2006-2009 yıllarına kadar TMO aracılığıyla devlet piyasaya müdahale etmek durumundaydı. Piyasada fındık çok olunca sanayiciye, üreticiye her türlü mesajı verme amacıyla, yani sanayiciye üreticimizi ezmeyin, üreticimize sizi koruyoruz anlamında, piyasayı düzenleme anlamında, her iki tarafı üzmeyecek, hem üreticiyi memnun edecek hem de tüketiciyi çok sıkıntıya sokmayacak bir fiyat aralığında devlet piyasaya giriyor ve fındık alıyordu. Diyordu ki sezon öncesi: ‘Bizim fiyatımız bu.’ Bugün ‘Üreticinin beklentisi nedir?’ dersek, 12’nin üzerinde bir rakamdır mesela. Piyasaya giriyor, piyasayı düzenleme anlamında bu fiyatı belirliyor. Bu sene TMO devreye girdi. Tam olarak Bakanlar Kurulu kararı yok. Tahmin ediyorum Tarım Bakanlığının kendi bütçesi ile ilgili. Şu anda gördüğümüz bu. 10,5 ile 10 rakamı verdiler. İşte 9,75 ve 10,28’e gelir çünkü kesintiler var.”

“Bunu söylemek lazım, tekrar söylüyorum: Bu üreticiyi mutlu edecek, tatmin edecek bir rakam değil. Bu anlamda biz bütün görüşmelerimizde bu rakamın, beklentiyi tatmin etmediğini ve üreticinin ihtiyaçlarını karşılayan bir rakam olmadığını söyledik. Kaldı ki şu konuşulabilir belki: Üreticiyi mutlu etmek iyi de, tüketiciyi… Aslında bu rakamın bir miktar üzeri tüketici tarafının da kabul edebileceği bir rakam idi ama maalesef sektörün aktörleri, bir sürü aktörü var sektörün, hep başka şeyler konuşuldu.”

Bu bölümde Bayraktar’a şu soruları sormam gerekiyor: “Üreticinin beklentisi 12 liranın üzerinde.” diyorsunuz. TMO’nun brüt rakamı 10,5 ve 10. Peki, Fiskobirlik’in rakamları TMO’nunkinden farklı mı? Takip ettiğim kadarıyla değil. Siz bir üretici kooperatifi olarak, üstelik “Bakanlığın açıkladığı fiyatlar bu maliyetin karşılığı değil.” dediğiniz halde niçin TMO ile aynı fiyattan alım yapıyorsunuz?

Çözümler günübirlik

“Belki fındıktaki temel sorun şu: Ben geçen yıl da bu programa çıktım, geçmişte de bir sürü programa çıktım. Hepsinde konuştuğumuz konu aynı.  Burada şunu demek lazım: Her sene bunu konuşuyoruz, her sene günübirlik bir çözüm getiriyoruz buna maalesef. Çok güçlü görünmediğimiz için bizim çok katkımız olmuyordur belki ama hep aynı şeyi söylüyoruz. Dolayısıyla şunu demek lazım: Fındıkla ilgili sektörün bütün aktörleri günübirlik yaklaşımlarla uzun vadeli bir çözüm üretmiyor. Buna siyasette de dâhil. Çok net söylüyorum. Dolayısıyla tablo bu. Her sene, herkesin mutsuz olduğu bir tablo.”

Üretimde bir numarayız. Ya ticarette?

“Bir numara. Yüzde 70-75. Yüzde 75 ürün üreten bir ülkesiniz. Sizin geniş bir halk kitleniz var bu işle iştigal eden. Dolayısıyla dünyada lidersiniz. Hem de çok açık ara lidersiniz. Bizim ortalama ürettiğimiz 600 bin ton. Bizden sonra en fazla olan İtalya, 100 bin tondur. O kadar açık ara öndesiniz yani. Dolayısıyla dünya piyasalarını sizin yönetmeniz lazım. Bırakın siz gelir anlamında pay almayı, şu anda Türkiye dünya piyasalarının yönetimi anlamında, fındık piyasasını yönetme anlamında, özellikle 2009 yılından bu yana uygulanan yeni strateji kapsamında çok para harcayarak aslında yönetimi başkalarına bıraktı. Bu anlamda şunu söylemek lazım: Kesinlikle bu alanda pay almıyor Türkiye.”

2009 öncesi ve sonrası

Aslında devlet 2009 yılına kadar bu proje kapsamında bir şeyler yapmaya çalıştı ama uygulamalar doğru değildi belki. Yaptığı iş doğruydu belki ama uygulamaları doğru değildi. 2009 yılında sektörün bütün aktörleri fındıkla ilgili bir kısım problemleri öne atarak siyasete, oyun kurucular diyeyim, yani icra makamına şunu dikte etti, şunu anlattı, şuna ikna etti: Bu müdahale alımı ve piyasa kontrolü doğru bir yöntem değil, fındık meselesi serbest piyasaya bırakılmalı, dolayısıyla dünyada oluşan arz ve talebe göre bir fiyat oluşmalı. İşlemediğini gördük. 2009’dan bu yana devlet bu yaklaşımı benimsedi, müdahale alımından vazgeçti ve her yıl üreticiye yaklaşık 800 milyon, eski parayla 800 trilyon destek verdi, o günden bu güne 7 katrilyon harcama yaptı ama bugün ne oldu? Neydi onun amacı: Doğrudan destek verilecek, devlet piyasadan fındık almayacak. Bugün Tarım Bakanlığı ne yapıyor şu anda ya da TMO? Beğenmiyoruz fiyatı ayrı dava ama ne yapıyor? Fındık alıyor. Yani 2009’dan bu yana harcadığı 7 katrilyonu bıraktık bir tarafa tekrar 2009’a döndük yani.”

Verim ve kalite sorunu

“Var tabii. Verimle ilgili arazilerin yenilenmesi, ürün yetiştirme anlamında yeni sisteme geçilmesi, toplama, kurutma, kollama… Bunlarla ilgili yapılacak birçok şey var.”

Fiskobirlik’in fındık piyasasındaki yeri

“Üretici Fiskobirlik’i bir ‘müdahale kurumu’ gibi algılıyor dolayısıyla beklentileri de ona yönelik. Türkiye’de hatta dünyada kamu gücü dışında, hazine dışında fındık gibi bir üründe müdahale alımı yapılabilmesi mümkün değil. Geçmişte Fiskobirlik, bugün TMO, ‘müdahale alımı’ adı altında alım yapıyorsa mutlak hazine desteği lazım çünkü piyasadan bir miktar fındık alacaksınız. Mesela bu yıl ortalama en az 100 bin tondu. 1 katrilyon parayı koyacaksınız, belki de bu 1 katrilyonluk aldığınız ürünü bir yıl, iki yıl, üç yıl hiç piyasaya sürmeyeceksiniz, hatta belki çürüteceksiniz, bir katrilyon parayı yakacaksınız yani. Dolayısıyla kamu dışında bir gücün bunu yapması mümkün değil. Geçmişte Fiskobirlik bunu kamu, hazine desteği ile yaptı. Bu sebeple Fiskobirlik’ten böyle bir beklenti içinde olunması hem doğru değil hem de Fiskobirlik’e haksızlık çünkü hakikaten çok ciddi şartlar altında bir badireden geçerek ayakta kalma savaşı ve alternatif bir alıcı olma savaşı veriyor. Piyasada ticaret yapmaya çalışıyor. Bu beklentiler sebebiyle olumsuz her algı bizim ticari alandaki pozisyonumuza zarar veriyor. Aslında bu isteyerek ve istemeyerek, bilerek bilmeyerek Fiskobirlik’e ve dolayısıyla üreticiye, çünkü Fiskobirlik üreticinin kuruluşu, üreticinin ayağına kurşun sıkmak gibi oluyor.”

“Bizim görevimiz, bu devasa yapıyı ayakta tutmak, ticaret yaparak gelir kalemleri oluşturmak ve dünyada şekerli ürünlerde, mamul ürünlerde belli bir noktaya gelmek, fındık ürünleri üretmek ve üreticiye alternatif bir alıcı pozisyonu yaratmak ve fındık üreticisinin sorununu yukarıya anlatmak.”

“Devlet diyor ki bize: ‘Siz kooperatifsiniz, birliksiniz, ticaret yapacaksınız, ürünü değerlendireceksiniz, üreticinizi öyle koruyacaksınız.’ Onun için bu Fiskobirlik’in yaptığı ancak budur. Ürünü alıp katma değerli ürünler üretmek ve bunu dünya pazarlarına ve Türkiye pazarına satarak, bir gelir elde ederek kurumu güçlü hale getirmek.”

“Türkiye’den genellikle mamul madde değil, topluyoruz, kırıyoruz, satıyoruz gibi düşünün. Biz bu işin boyutundan son üç yıldır çıktık, çıkmaya çalışıyoruz daha doğrusu. Daha çok katma değerli ürünler üretmeye çalışıyoruz. Ezme, nuga, krema vs. gibi. Onlar katma değerli ürünler sonuç itibarıyla, bire alıp üçe satabileceğiniz ürünler. Dünyada tekelleşmenin getirdiği fiyat dalgalanmalarından daha az etkilenecek ürünler.”

“Biz Türkiye’de bu anlamda yapılanmamızı tamamladık. Şimdi son iki yıldan beri dünyada da bu işi yapmaya çalışıyoruz. Almanya’da temsilcimiz var, Amerika’da temsilcimiz var, Fransa’da temsilcimiz var… Tekrar söyleyeyim, geleneksel ihracata yönelik bir çalışma değil bizimki, biz mamul madde, yani yabancının biri fındıklı bir ürünü Türkiye’ye geliyor ve bire üç fiyata satıyor ya, biz bu tür mamul maddeleri üreterek tüm dünyaya pazarlamaya çalışıyoruz ama bu işin biz daha başındayız çünkü bir kısım sıkıntılardan daha yeni kurtulduk.”

Fiskobirlik’in fındık piyasasındaki yeri ile ilgili olarak Başkan Bayraktar’a çalışmalarında başarılar dilerken, şunu da hatırlatmak isterim: Fiskobirlik’in başarısızlığı sadece fındık sektörüne değil, zaten bir türlü beceremediğimiz kooperatifçiliğe yani birlikte iş yapma anlayışına ölümcül bir darbe olacaktır.

Küçük üretici, dünya devlerine karşı

“2009 yılına kadar bu dengeyi koruma anlamında devlet piyasadaydı. 2009 yılında, serbest piyasaya kalsın, o rejim uygulansın adı altında küçük küçük bir sürü üretici dünya devleri ile karşı karşıya bırakıldı. Bunu sık sık kullanırım, tabiri caizse, devlet 2009’dan bu yana her sene 800 milyon para ödeyerek aslında kendi kontrolündeki ürünü, büyük firmaları suçlamak için söylemiyorum bunları, onlar ticaret yapıyor sonuç itibarıyla, dünyada birkaç firmanın eline bıraktı. Yüzde 75 üretim ile dünyada birinci olduğunuz bir üründe, hakikaten çok katma değer yaratabilecek bir üründe devlet her sene 800 milyon para ödeyerek maalesef kendi kontrolündeki ürünü dünyadaki tekellere bıraktı. Burada şu denebilir mesela: Serbest piyasa şartlarına göre, arz ve talebe göre fiyat belirleniyor. Bir kere Türkiye’de serbest piyasa şartları yok. Küçük küçük üreticiler var ve karşılarında dünya devleri var. Bu anlamda bu mağduriyeti gidermek, bugün Tarım Bakanlığının, fiyatı yeterli değil belki ama yapmaya çalıştığı yöntemle olabilirdi. Maalesef bundan vazgeçildi. Arada bir sürü para ödendi ama tekrar başa döndük.”

Türkiye’nin fındık stratejisi: Hem var hem yok

“Var. Az önce söylediğimi biraz daha açayım: 2009 yılında müdahale alımı, devletin piyasaya müdahalesi yönteminden vazgeçti, yeni bir fındık stratejisi ortaya koydu. ‘Ben üreticime her sene 800 milyon para vereceğim doğrudan destek adı altında, belli bir zaman dilimi içinde bu politikayı uygulayacağım. Sonra da fındıkla ilgili bütün problemler, arz talep dengesi, fiyat istikrarsızlığı meselesi, dünya pazarlarında rekabet meselesi, hepsini çözmüş olacağım.’ diye bir sistem koydu ortaya. 2009 yılında üç yıllık bir sistemdi bu. Üç yılın sonunda 4 katrilyon para harcanacak ve bütün sorunlar çözülecekti ama üç yılın sonunda olmadı; uzatıldı, uzatıldı, uzatıldı. 2016 itibarıyla da ödendi bu destek, yaklaşık 7 katrilyon harcama yapıldı ve gördük ki aslında bu stratejinin, yani serbest piyasa adı altında uygulanan bu stratejinin uygulanabilirliği ve fındıkta yaşanan sorunu çözücü bir etkisi yok. Dolayısıyla aslında buradan şunu diyebiliriz: Fındık stratejisi aslında var, ciddi bir maliyet ödüyor hazine ama aslında sonuçları itibarıyla Türkiye’de üreticiyi, Türk fındığının dünya piyasalarındaki pozisyonunu koruyacak bir stratejiye sahip değiliz. Aslında bunu benim söylemem yeterli değil, bu tescil edildi. Nasıl tescil edildi? O strateji kesinlikle devletin müdahalesini öngörmüyordu, onun karşılığında bu desteği veriyordu. Fiyattan kesinlikle memnun değiliz ama TMO bugün müdahale etmeye çalışıyor.”

Üretimden vazgeçen üretici var mı?

“Fındık üretiminin yapıldığı yerlerde alternatif ürüne yönelmek pek mümkün değil. Belki vazgeçme noktasına geliyor ama öncelikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde fındığa alternatif ürünler yok. Ondan vazgeçen vatandaş ne yapacak o yamaçlarda? Bunu düşünmek lazım. Ama şu var: Bakımla ilgili, verimliliğin artırılması ile ilgili meseleler bu küskünlük sebebiyle devre dışı bırakılıyor ve verimlilik azalıyor.”

Tüketici, Fiskobirlik ürünlerini marketlerde bulamıyor

“Buna bir sorunla cevap vermek isterim? Bugün sosyal medyada, “Fındık 10 lira, Fiskobirlik 90 liraya yakın satıyor.” gibi şeyler dolaşıyor. Kesinlikle bizim kendi mağazalarımızda öyle afaki rakamlarımız yok. Bunu paylaşan arkadaşlara tekrar söylüyorum: Bilerek veya bilmeyerek Fiskobirlik’in ticari hayatına olumsuz etki ediyorlar. Yanlış imaj bırakıyorlar ve bizi sıkıntıya sokuyorlar. Bizim ürünlerimizde 10’a alıp 80’e satmak gibi bir durum yok, bunu söylemek isterim. Aslında bizim bütün ürünlerimiz son bir yıldan bu yana birçok mağazada var. Türkiye’deki bütün ulusal zincirlerde, yerel bütün zincirlerde ürünlerimiz var.  Ama biri var ama ikisi var; mutlaka var yani.”

Bayraktar’ın söylediklerini araştırdım. Tüketicilerin Fiskobirlik ürünlerine ulaşamaması doğru bir eleştiri. Düşünün, malınızı almak isteyen çok sayıda müşteriniz var ama ürünlerinizi bulamıyor. Bu anlaşılabilir bir durum değil.

Ayrıca Fiskobirlik, 80-90 değil belki ama 60 lira ve üzerinde iç fındık satıyor. Üstelik bahsettiğim online mağazanın fiyatları (http://www.findikciyiz.com) ve 100 TL altındaki alımlara kargo fiyatı ekleniyor. Kabuklu fındık fiyatları da diğer firmaların fiyatlarından farklı değil.

Bu fiyatlar pahalı Sayın Başkan. Düşürün. Daha çok satın, daha çok alın; sürümden kazanın. Siyasetçi müdahalesinin getirdiği sorunlarınız var mı bilmiyorum ama fiyatı makul tutup, daha çok satıp daha çok alarak piyasanın etkili oyuncularından biri olabilirsiniz. Böylece hem ortaklarınızı hem tüketiciyi hem de kurumunuzu korumuş olursunuz.

Dünyadaki rakiplerimiz ve tekel

“Üretimle ilgili İtalya, 100 bin ton. Biz ortalama 600 bin ton. Türkiye, dünyada fındık piyasasını yönetmek zorundadır. Serbest piyasa adı altında fındık piyasasını kendi haline bırakacak durumda değildir Türkiye çünkü çok geniş bir kitle ve çok geniş bir hacim var Türkiye’de. Orada olabilecek bir olumsuzluk Türkiye’yi çok derinden etkiler. Bu alanda Türkiye, mutlaka dünyadaki yatırımcıları rahat ettirme anlamında arz güvenliğini kontrol altına almalı. Bu Türkiye’nin görevi çünkü ana üretici Türkiye. Fiyat istikrarını mutlaka sağlamalı. Fiyat bir gün 5 lira, bir gün 20 lira. Yatırımcı olsanız böyle bir işe yatırım yapar mısınız? Dolayısıyla tekelle ilgili sorunu çözmeli.”

Fındık borsasının etkisi

“Borsa mutlaka olması gerekir ama Türkiye’de “sadece ürün borsacılığı olursa bu iş çözülür” gibi bir argüman kamuoyuna lanse ediliyor, bu doğru değil.”

“Bunun için, dünyada örnekleri var, o küçük küçük satıcıları temsil edecek bir kuruluşun desteklemesine ihtiyacı var. Bu kuruluş Fiskobirlik. O küçük küçük satıcılar, alıcı kim? Alıcılar milyar dolarlara hitap eden insanlar. Dolayısıyla onların bekleme, rekabet, pazarlık gücüyle yılda bir ton fındığı olanın pazarlık gücü aynı mıdır? Değildir. Evet, kesinlikle lazım ama başka argümanlarla desteklenmesi lazım.”

Depolama ve lisanslı depoculuktaki durumumuz

“Lisanlı depoculuğa geçme gibi bir çaba var ama bugün itibarıyla resmî olarak sadece Giresun Ticaret Borsası’nın… Lisanslı depoculuk kamuoyuna çok ciddi lanse ediliyor ama her yerde yeterli depo yapılabilirse mevcut üretimle stoklanacak ürünü karşılayacak, belki ürünün daha iyi korunması ile ilgili bir pozisyonda olabilir ama küçük alıcı ile büyük alıcının karşı karşıya geleceği bir nokta olduğu için başka argümanlarla yani üreticinin güçlendirilmesi, üreticinin bir araya getirilmesi gibi argümanlarla desteklenmezse bugün kamuoyunda çok zikredilen, basında çok gündeme getirilen meselelerin hiçbiri olmaz (çözülmez).”

“Bizim üç şeyi çözmemiz lazım bu meselede:

  1. Stok kontrol meselesini çözmemiz lazım.
  2. Arz güvenliğini sağlamamız lazım.
  3. Fındıkta fiyat istikrarını sağlamamız lazım.

Bunları çözmeden bu iş olmaz. Olması için de mutlaka ve mutlaka devletin, devletin kontrolündeki bir firmanın (kuruluşun) üretici adına piyasadan fındık alması lazım.”

Bana göre

Fiyat, kalite, arz güvenliği, stok kontrol, rakipler düzeyinde maliyet ve bunların hepsinde istikrar.

Sadece fındık için değil, her iş için…

Bunları sağlamak için hangi tedbirlerin alınması gerekiyorsa alınmalı. Ne kadarını ihmal edersek, ne kadarını beceremezsek, o sektör o oranda sorunlu olur.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz