TÜSİAD’dan son beş yılda üçüncü tarım ve gıda raporu

0
1097
TÜSİAD’dan son beş yılda üçüncü tarım ve gıda raporu

“TÜSİAD Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Tarım ve Gıda Sektörünün Analizi” başlıklı rapor Tekfen Tower’da tanıtıldı. Tarım sayımına acilen başlanması gerektiği vurgulanan raporda çeşitli başlıklar altında politika önerilerine de yer veriliyor.  Raporun tanıtımında konuşan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski; sektörün yıllardır yaşadığı yapısal sorunların yanı sıra, iklim değişikliği, artan nüfus, azalan doğal kaynaklar, göç gibi, tüm dünyanın da sorunu olan konuların, gündemi daha da zorlu kıldığını söyledi.

“TÜSİAD Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Tarım ve Gıda Sektörünün Analizi” başlıklı rapor 4 Mart günü Tekfen Tower’da tanıtıldı. Rapor tarım ve gıda sektörünün potansiyelinin gerçekleştirilmesi, ekonomik değerinin artırılması ve hem üreticinin hem de tüketicinin kazanması için etkin politikaların oluşturulmasına ve uygulanmasına katkı sağlama hedefiyle hazırlandı. Rapor çalışması tarım ve gıda sektöründe ekonomik, kurumsal, hukuki, çevresel ve kültürel çözüm niteliğinde ve değer zinciri boyunca üreticiden tüketiciye kadar tüm paydaşlara yönelik, entegre, bütüncül, kapsayıcı ve kalıcı politikaları gerçekleştirmek amacıyla öneriler sunuyor.

Toplantının açılış konuşmaları TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, Tekfen Holding Kurucu Onursal Başkanı, Yönetim Kurulu Üyesi Ali Nihat Gökyiğit ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan tarafından yapıldı.

Konuşmaların ardından Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı ve Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Tarım ve Gıda Sektörünün Analizi Çalışması Koordinatörü Prof. Dr. Gökhan Özertan “Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Tarım ve Gıda Sektörünün Analizi” raporu sunumunu gerçekleştirdi. Toplantıda “Tarım ve Gıda 2020” konulu bir de panel düzenlendi.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski

Rapor hakkında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski; sektörün yıllardır yaşadığı yapısal sorunların yanı sıra, iklim değişikliği, artan nüfus, azalan doğal kaynaklar, göç gibi, tüm dünyanın da sorunu olan konuların, gündemi daha da zorlu kıldığını söyledi.

TÜSİAD olarak, son beş yılda üçüncü kez bu alanda rapor hazırladıklarını belirten Kaslowski; “Değer zinciri oldukça uzun; sektörel derinliği çok katmanlı; çok parçalı bir sektörden bahsediyoruz. Tarım ve gıda sektörümüzün karşı karşıya kaldığı yapısal sorunları çok iyi biliyoruz.” dedi.

“Tarımsal verimliliğimiz ve sektörde yaratılan katma değer az”

Tarımsal arazi hacmi bakımından, dünyada ilk on ülke arasında olduğumuza dikkat çeken TÜSİAD Başkanı, konuşmasında şunları vurguladı:

“Buna rağmen tarımsal verimliliğimiz ve sektörde yaratılan katma değer maalesef arzu edilenden az. Düşük tarımsal verimlilik ülkemizin uzun vadede kendi kendine yeter bir ülke olma niteliğini riske sokuyor. Üretici örgütlenmelerinin zayıflığını, üreticilerin katma değerden aldıkları payın düşük olmasını, iyileştirilmesi gereken alanların ilk sıralarında görüyoruz.

Şimdiye kadar tarım ve gıda sektörünün, Dördüncü Sanayi Devrimi’nin sunduğu fırsatları uygulama konusunda, görece, geride kaldığını görüyoruz. Nesnelerin İnterneti, yapay zeka ve blok zinciri teknolojilerinde farkındalığın artması sektörün yarattığı katma değeri tetikleyecektir. Ülkemizde, tarımda teknoloji kullanımını yaygınlaştırmayı görev edinmiş şirketleri ve start-up’ları memnuniyetle takip ediyoruz. Bu çerçevede, TÜSİAD SD2 Programının bu ekosisteme de önemli katkılar sağlayacağına inanıyor ve şirketlerimizi bu vesileyle Programın 2020 dönemine katılmaya davet ediyorum.”

Özilhan: “Ulusal politikalarımızda stratejik olarak konumlandırılmış ve önceliklendirilmiş bir tarım ve gıda sektörü vizyonuyla hareket etmemiz gerekiyor.”

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan da konuşmasında, Türkiye’nin tarım sektöründe atması gereken önemli adımları olduğunu vurguladı. “Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise yedinci büyük tarım alanına sahip olmamıza rağmen verimli arazi ve yatırım yetersizliğinden, Ar-Ge kapasitesi düşüklüğünden, teknoloji ve inovasyon konusunda farkındalık eksikliğinden söz ediyoruz.” diyen Özilhan; konuşmasına şöyle devam etti:

“Dijitalleşmenin ve yeni teknolojilerin sunduğu fırsatlar doğru değerlendirilirse, Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlanacak, ülkemizin küresel pazarlardaki duruşu güçlenecektir. Ulusal politikalarımızda stratejik olarak konumlandırılmış ve önceliklendirilmiş bir tarım ve gıda sektörü vizyonuyla hareket etmemiz gerekiyor. Sorunların çözümü için; konuları ekonomik, kurumsal, hukuki, çevresel ve kültürel yönleriyle ele almalı, üreticiden tüketiciye kadar tüm paydaşlara yönelik entegre, bütüncül, kapsayıcı ve kalıcı politikalar oluşturmalı ve uygulamalıyız. Tüm bu alanlarda gerçekleştireceğimiz dönüşümler sayesinde tarım ve gıda sektörlerinin gerçek potansiyeli ortaya çıkacak, hem üreticiler hem de tüketiciler bundan kazanç sağlayacaktır.

“En büyük sıkıntıyı üretici yaşamaktadır”

Tarım ve gıda sektörlerimizin piyasa yapısı kapsamlı bir bakış açısı ile incelendiğinde; artan girdi fiyatları ve bundan etkilenen gıda enflasyonu, çok sayıda oyuncunun olduğu uzun tedarik zinciri, yetersiz sektörel örgütlenme ve finansman sıkıntısı gibi sorunların olduğu bir yapıda en büyük sıkıntıyı üretici yaşamaktadır. Bu da sektörün sürdürülebilirliği açısından en önemli sorun olarak karşımıza çıkıyor. Üreticilerin katma değerden daha fazla pay alabilmesi için sektörel örgütlenmenin gelişmesi ve ölçek sorununun ortadan kalkması gerekiyor.

Günümüzde ölçek ekonomisinin geçerli olmadığı hiç bir üretim faaliyeti yok. Arazilerin parçalı yapısı, tarımda verimliliğin önünde çok ciddi bir engel oluşturuyor. Küçük tarım arazileri ve küçük çiftçilikle, ölçek ekonomisinden yararlanmamız, çiftçilerimizi havza ve ürün bazında kooperatifler biçiminde örgütlememiz gerekiyor. Kooperatifler sayesinde küçük üreticiler, traktör, sulama, gübre, pazarlama, satış, eğitim gibi birçok alanda güçlerini birleştirirse, tarım ve hayvancılığımız bugünden çok farklı bir noktaya gelir. Hali hazırda çok iyi çalışan kooperatiflerimiz var. Bu modeli geliştirmemiz ve tüm ülkeye yaymamız gerekiyor.

Bu sayede hem çiftçimizin yüzü güler, hem köylerin terkedilmesinin önüne geçilir, hem de gıda enflasyonu sorunu ile daha etkin bir şekilde mücadele edilebilir.

Tarım ve gıda sektörlerinde sürdürülebilir büyümenin sağlanması için; tarıma destek ve teşvikleri geliştirmek ve etkili dağıtımını sağlamak, yerli girdi kullanımını özendirmek, meyve ve sebze tedarik zincirindeki %30-40’lara varan kayıp ve atıkların önüne geçmek, kayıtlı ticareti desteklemek, iklim değişikliği ile mücadele etmek ve su kaynaklarını etkin kullanmak, dijital, akılcı ve iyi tarım uygulamalarını yaygınlaştırmak ve modern seracılığı teşvik etmek de odaklanmamız gereken diğer önemli başlıklar olarak karşımıza çıkıyor.

80 milyonluk bir ülke olarak, Türkiye’nin sürdürülebilir bir gıda güvenliği ve güvenilirliği sistemine ihtiyacı var. Tarıma, sanayileşme kadar önem vermek, yatırım yapmak durumundayız. Doğru modeller üzerinde çalışmalar yapılır ve doğru teşvik modelleri kurgulanırsa, tarım sektörü ülkemizin geleceğinde çok önemli bir rol oynayacaktır. Bugün ülkemizde, tarımda büyümeyi sürdürülebilir kılmanın yolu yenilikleri takip ederek, katma değeri artırmaktan geçiyor. Tarım sektörü geleceğe hazırlanırken, teknolojik gelişmelere ve her sektörde gerçekleşen dijital dönüşüme entegre olmalı, inovatif çalışmaların sunduğu verimlilik fırsatlarını iş süreçlerimize yansıtmalıyız. Yatırımlarımızı yaparken, toplum olarak her alanda üretken olacağımız ve yeniliklerle geleceğimizi şekillendireceğimiz bir bakış açısı bizleri güçlü kılacaktır.

“TÜSİAD Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Tarım ve Gıda Sektörünün Analizi” Raporunda Tarımda Yapısal Sorunlar

  • İşlenen arazilerin küçük ve çok parselli olması; dağınık yerleşim düzeni
  • Sürdürülebilir tarımın yapılamaması ve iyi tarım uygulamalarının etkin olamaması
  • Sulanabilir arazilerin kısıtlı olması ve kuru tarım sebebiyle arazinin yaklaşık yarısında ekilen tahıllarda verim ve kalite düşüklüğü
  • Yaşlanan tarım nüfusu; kırdan kente göç; üreticilerin düşük eğitim seviyesi; üreticilerin düşük finansal okur-yazarlık seviyesi
  • Tarımsal örgütlenmede ve kooperatif sisteminde yaşanan ekonomik, hukuki, kurumsal, sosyal ve kültürel sorunlar
  • Sektördeki teşvik ve desteklerin etkilerinin ölçülmemesi
  • Düşük seviyedeki Ar-Ge yatırımı; sektörün yenilik ve inovasyona açık olmaması; yeterli mekanizasyonun sağlanamaması
  • Dijital tarım maliyetlerinin şu an için yüksek olması
  • Üreticinin toprak analizlerine güvenmemesi
  • Yüksek kayıtdışılık oranı; ücretsiz aile işçiliği oranının yüksekliği; gizli işsizlikteki yüksek oran
  • Sektörün yatırım kapasitesinin düşük olması
  • Tarımsal yayımda bilginin üreticiye aktarılmasında yaşanan sorunlar
  • Tedarik zincirinin uzun oluşu ve çok fazla aracının yer alması
  • Hasat sonrası süreçte yetersizlikler, ürünün korunması ve pazarlanmasında aksaklıkların oluşması
  • Çoğunlukla geçimlik üretim; düşük gelir seviyeleri; alternatif gelir kaynaklarının eksikliği
  • Ziraat fakültelerine olan talebin geçmişe göre azalması
  • Doğal kaynakların (toprak ve su) etkin kullanılamaması
  • Katma değerli ürüne yönelmede ve üretim sonrasında pazarlamada yaşanan sorunlar
  • Tarımsal ürün piyasalarının verimli olarak çalışamamaları
  • Temel girdi hammaddelerinin ve girdilerin önemli kısmının ithal edilmesi; know-how’ın yurt dışından sağlanması
  • Akademi-kamu-özel sektör işbirliklerinde yaşanan sorunlar
  • Nitelikli ara eleman eksikliği; profesyonel anlamda işletmeci sayısının azlığı
  • Kurumsallaşmanın ve kurumsal yapının güçlendirilmesi ihtiyacı
  • Fiziksel, sosyal ve kültürel altyapıların yetersiz gelişimi
  • Finansmana erişimde yaşanan zorluklar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz