Küpe sorunu ya da delik kovaya su eklemek

0
2194
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Okuyucularımdan katkılar geldiğinde çok keyifleniyorum.

Geçen haftaki “Hayvan sayısını bilmeyen devlet” makaleme Selim Özkök’ün yaptığı ve aşağıda sizlerle paylaşacağım katkı da bunlardan biri.

Makaleye yaptığı kısa yorumda demiş ki:

“Türkiye hayvancılığında, çözülmeden çözüm üretilemeyecek iki temel problem vardır. Bunlardan birincisi ve en önemlisi ‘küpe güvenliği’ konusudur. Aslında bu yazınızda kısmen bu konuya değindiniz. İkinci temel problem üreme verimliliği sorunlarıdır. Bu iki temel probleme çözüm getiremezseniz, çözümler delik kovaya su eklemekten öteye gidemez. Çözüm var mı? Evet var. Tek bir metotla hem kimliklendirme güvenliği hem de üreme verimliliği problemlerini çözebilirsiniz.”

Belli ki konuyu iyi bilen ve kendisine dert edinmiş biriyle karşı karşıyaydım.

Bahsettiği metodu merak ettim ve telefonda görüştük. Metot hakkında, köşemde yayımlamak üzere daha geniş ve aydınlatıcı bir yazı rica ettim.

Yazıyı gönderdiği halde kendisi ve çalışmaları ile ilgili bilgileri, “Önemli ve öncelikli olan karşı karşıya olduğumuz sorunun öneminin ve çözümsüz olmadığının anlaşılması.” gerekçesiyle göndermek istemediyse de ısrar ettim. Ülkesinin sorunlarını dert edinen, bunlar üzerinde düşünen ve çözümler geliştirenler insanlarımızı tanıtmazsak, hemen her sektörde her geçen gün artan dış bağımlılığımızın, bağımsızlığımızı tehdit eder noktaya gelmesini başka türlü nasıl önleyebiliriz?

Selim Özkök bir veteriner hekim. Selçuk Üniversitesi Teknokenti’nde ileri hayvancılık teknolojileri geliştiren Algıfarm şirketinin kurucusu. Şu anda hayvanlarda üreme verimliliği ve kimliklendirme güvenliği konularında çalıştığını belirtmiş. Büyükbaşlarda kimliklendirme güvenliği sağlayan HİS (Hayvancılık İzleme ve Kontrol Sistemi) ile ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Patentini de aldığı YANKI Kızgınlık Takip Sistemi, TÜBİTAK ve TEB tarafından desteklenmiş, 2017’de, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Verimlilik Proje Ödülü’ne layık görülmüş.

İzleme ve kontrol sorunu

Hayvancılık İzleme ve Kontrol Sistemleri, teknolojinin hayvancılığın gelişmesine olan en önemli katkılarından biri. Kızgınlık Takip Sistemleri ile birlikte düşünüldüğünde belki de en önemlisi.

Hayvanların, haklarında birçok bilgiyi içinde barındıran çipler (yongalar) vasıtasıyla elektronik olarak kimliklendirilmesi, bir takip sistemi olarak, gıda güvenliği için de son derece önemli bir işleve sahip.

Bu noktadan itibaren sözü Selim Bey’e bırakıyorum:

“Hayvan nüfusu yoğun olan Türkiye’de sürekli hayvancılık sorunları tartışılmaktadır. Bu sorunları tartışmak ve çözüm yollarını aramaktan, ‘Nasıl daha iyi hayvancılık yaparız?’ konusunu tartışamıyoruz. Hayvan sayımızı nasıl artırırız problemine takılıp kaldık. (…)

İki temel sorun çözülmeden bu sorunlar ve tartışmaları gelecekte de duymaya devam edeceğiz. Bunlar “küpe güvenliği ve üreme verimliliği” sorunlarıdır. Bu sorunlar çözülmeden, Türkiye hayvancılığı hiçbir zaman istenilen düzeye gelemez. Burada şimdilik sadece küpe güvenliği konusuna değinmek istiyorum.

Küpe güvenliği, hayvanlarda ömür boyu kalıcı, değiştirilemez ve insan müdahalesine olanak vermeyen bir kimliklendirme sisteminin sağlanmasıdır.

Türkiye’de hayvanların kimliklendirilmesi üzerinde numaralar bulunan ‘kulak küpeleri’yle sağlanmaktadır. Yıllar içerisinde hayvancılığımızın bu duruma gelmesinde çok önemli bir sorun işte bu sarı küpelerdir.

Konunun daha net anlaşılabilmesi için bunu bir araba örneğiyle açıklamaya çalışayım:

Biliyorsunuz, bir arabanın görünen kimliği plakalardır ve plakaların bilgileri emniyet müdürlüklerindedir. Bir plakadan, bir arabanın kime ait olduğu, neredelerden geçtiği, bakım işlemleri, hasar kayıtları, modeli vb. pek çok veriyi takip edebilirsiniz. Bu plakalar üzerinden araçlarla ilgili her türlü işlemi yapabilirsiniz, denetimi sağlayabilirsiniz.

Yine de plakalar kolayca değiştirilebilen kimliklerdir ve sahteleri yapılarak kullanılabilir. Araçlarda, plakanın yanında, şase ve motor üzerinde seri numaraları da bulunur. Gerekli durumlarda bu numaralara bakarak, plaka, araç ve araç sahibi ile uyumlu mu değil mi anlarsınız.

Bu örneği bir de hayvancılığımız için ele alalım. Her araba için ayrı plaka (kulak küpesi) var ama her plaka, dilediğimiz diğer araçlarda da (hayvanlarda da) kullanılabiliyor. Bunu kimsenin anlamasına olanak yok. Araç sayılarımızı, plaka sayısına göre hesap ediyoruz ama bir galeri sahibinde araçtan çok plaka var ve bunları istediği araçta kullanılabiliyor. İsterse bu araçlar çalıntı olsun. Plaka tak ve kullan. Hasarlı, arızalı ve emisyon değerleri yüksek arabalar yollarda. Yollarda trafik ışıkları çok az. Araçların bazıları yollara sürekli yağ akıtıyor. Daha fazlasını dilediğiniz kadar modelleyebilirsiniz.

Hayvanlarımızın istenildiği gibi değiştirilebilen plakaları var ama şasi veya motor numaraları yok. (…)

Bu açıklamalardan sonra şu soruyu sorabilirsiniz:

‘Nasıl oluyor da hayvanların kimliklendirilmesi konusu Türkiye hayvancılığının en temel sorunu olabiliyor?’

İşin aslına bakarsanız, araba örneği vermek yerine küpe güvenliği konusunu yüzlerce sayfa hekimlik ve teknik terimlerle açıklayabilirdim. Elbette bu çok sıkıcı olurdu. Hiç kimse de okumadığı gibi, anlamazdı da.

Geçmişten günümüze kadar hayvanlarımız üzerinde etkin bir kimliklendirme yapılamadığı, bundan dolayı kontrol sağlanamadığı için bugünlere geldik. Kovadaki delik bu nedenle bir gün büyüyecek ve eklenen suyu tutamaz hale gelecekti. Bugün bunu yaşıyoruz.

Peki, ne yapmalıyız?

Elbette teknolojilerin nimetlerinden faydalanmalıyız. Her şeyden önce hiç kimsenin suistimal edemeyeceği ve sistemin dışına çıkaramayacağı bir kimliklendirme sistemi geliştirmeliyiz.

Bir şeyi değerlendirebilmek için o şeyin ölçülebilir olması gerekir. Hayvancılığımızı ölçebilirsek, kalıcı çözüm ve politikaları geliştirebiliriz.”

Güvenilir kimliklendirme

“Mevcut teknolojiler var mı?’ diye sorarsanız evet var ve bu teknolojiler kamu ayağında çalışılmayı bekliyor. O teknolojiler, deri altına enjekte edilen RFID implant çip teknolojileri ancak kimsenin suistimal edemeyeceği bu teknolojilerin kullanımı konusunda Avrupa Birliği’nin bir engeli var ve biz de AB kurallarına tabiyiz.

AB bu konuda diyor ki:

Deri altına enjekte edilen RFID çipleri, eti yenilen hayvanlarda kullanamazsınız. Zira bu çipler kesim sonrası karkasta kaldığı için gıda güvenliği riski oluşturuyor. Evet, doğru. Bu çiplerin tamamı kesim sonrasında hayvanlardan çıkarılamıyor. Kimliklendirme güvenliğinde RFID implant teknolojilerinden başka bir alternatif teknoloji şimdilik yok.

‘Bu sorunları aşarak bir çözüm üretilebilir mi?’ derseniz, ‘Evet! Bu var.’ derim.

Şimdiye kadar, RFID implantların deri altına enjeksiyonu konusunda pek çok bölge araştırılmış durumda ancak hem bölge hem okuma mesafesi ve hem de ilgili çiplerin boyutlarından dolayı çalışılmamış bir bölge kalmış. Bu bölgeyi kullanarak hem gıda güvenliği riski oluşturmuyorsunuz hem çok basit bir şekilde hayvanda kalıcı ve müdahale edilemez kimlik oluşturuyorsunuz. Bu patentli sistemde 8-12 mm uzunluğunda kullanılan RFID çipleri büyükbaş hayvanların 2. kuyruk omuru hizasına deri altı enjekte ediyorsunuz. Gıda güvenliği riski yok. Zira kesim sonrası kuyruk 1. kuyruk omuru bitiminden sonra kesilip ayrılmaktadır. Çip karkasta değil, ayrılan kuyrukta kalmaktadır.

Bu metot bize eşsiz bir kontrol imkânı sunabilecektir. Bu sistemde, merkezi bilgisayarda RFID çipteki kimlik numarası ile hayvandaki kulak küpesi numaralarının eşleşmesi zorunludur. Okuma sonrası görsel kulak küpesi bilgileri cep telefonuna elle girilmelidir. Onaylama işleminde sadece çipteki kimlik bilgileri değil, kullanıcı bilgileri, tarih, saat ve GPS koordinatı cep telefonu üzerinden merkez bilgisayara gönderilmektedir. Kulak küpesi numarası ile çipteki kimlik bilgisi numarası uyumsuzsa kulak küpesi izinsiz değiştirilmiş demektir.

Bunun yanında koordinat bilgileri, işletme yerinin koordinatları ile uyuşmuyorsa hayvan ya çalıntıdır veya kanunlara aykırı olarak nakledilmiştir. Bu metot neredeyse hayvancılığın her alanında kontrol imkânı sunabilecektir. Hayvan hırsızlığına engel olunduğu gibi, tek bir tuşa basarak tam hayvan sayımızı, aşılama, nakiller, hangi hayvana hangi ilacın kullanıldığı gibi pek çok önemli veriyi elde etme imkanına kavuşabileceğiz.

Doğru çözümler, ölçülebilir verilerle mümkün olabilir.”

Birkaç fayda da ben ekleyeyim:

Hayvanların soyu, aşılamalar, tohumlamalar, yavru doğumları; devlet desteklerinden usulsüz faydalanmalar, ilaç yolsuzlukları, hayvan kaçakçılıkları, hayvan hastalıklarının takibi bu yolla takip ve kontrol edilebilir.

Yerli ve millî olan desteklensin

Selim Bey’in dikkatimi çeken cümlelerinden birisi de şu:

“Bu teknolojiler kamu ayağında çalışılmayı bekliyor.”

Sanıyorum yaptığı teklifin hayvancılığa yapacağı katkılar konusunda hemfikiriz.

Bana göre iki sorun var:

İlki çipin hayvan üzerinde enjekte edileceği yer ile ilgili. Veteriner hekim olmadığım ve çip teknolojisinden anlamadığım için doğrudan bir yorum yapamam fakat her iki alana da hakim olan Selim Bey’in, üzerinde düşünülüp denenebilir bir sistemden bahsettiği aşikâr.

İkincisi RFID implant çip teknolojilerinin bütün dünyada bilindiği ve eti yenilemeyen hayvanlarda kullanıldığı. Yani kullanılmaya karar verildiğinde ithal edilmesi de gündeme gelecektir.

İşte bu noktada, yerli ve millî olanın önceliği olmalıdır.

Haftaya “Elektronik Kızgınlık Takip Sistemi ve Hayvancılığımızın Müzmin Sorunu Yavru Alımına Sunduğu Çözüm”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz