Ana Sayfa Haber An, Zaman ve Ramazan

An, Zaman ve Ramazan

0
974
Dr. Erhan Ekmen
Dr. Erhan Ekmen

Dr. Erhan Ekmen | Konuk Yazar | Yaşam için Gıda

Hayatımızda yaşadığımız her anının bir anlamı vardır. Bu anlar birikir ve zaman yolculuğumuzu oluşturur. Günlük hayatın içinde akıp giden zamanı fark etmesek de tarihsel olarak tekerrür eden günler gelince geçen zamana biten bakıp her anın önemini anlarız. İşte o zaman kalan günlerimizin hesabını yapmaya başlar, gelecek kaygısına kapılırız. Bu anlar geçmişe bakıp geleceğe yön vermek için birer fırsattır. Kendimizle hesaplaştığımız ve nefsimizi terbiye etmeye çalıştığımız belki de en önemli dönem Ramazan günleridir.

Bu açıdan bu Ramazan ayında manevi ve milli birçok tarihi anı peş peşe yaşayacağız. Bu ay içinde ilk önce 23 Nisan tarihinde Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında milli bağımsızlığımızın 101. yılını kutlayacağız. Ramazan Bayramının hemen arkasından 19 Mayıs tarihinde 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Bayramını kutlayacağız. Bunlara ilaveten bu Ramazan ayında, emek, hak ve rızık açısından büyük manevi anlamları olan özel günleri de kutlayacağız. Emeğin karşılığının teri soğumadan verilmesini Hak bilenler için çok anlamlı olan 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını ve rızık kadar rızkı üretenlerin de değerinin vurgulandığı 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününü kutlayacağız. Yani, bu sene Ramazan, milli ve manevi değerlerimizin birlikte harmanlandığı bir ay olacak.

Hadi gelin, bu Ramazan zamanı, an itibariyle çeşitli değerlendirmelerde bulunalım.

Adet haline geldiği üzere bütün Ramazan sohbetleri hep “nerede o eski Ramazanlar diye” başlar. Gerçekten geçen sene bu söz çok daha anlamlı oldu. Yasakların gölgesinde her yerin ve her şeyin kapalı olduğu, yalnız geçen buruk bir Ramazan geçirdik. Bu sene için “inşallah gelecek seneye daha sağlıklı oluruz” temennilerinde bulunduk. Geçen süre içinde çok çaba sarf ettik. Ama hastalık hala can almaya devam ediyor. Maddi ve manevi olumsuz etkisini sürdürüyor. Aşıların da sayesinde bu illetten ve etkilerinden sene sonuna gelmeden kurtulmuş olacağız. Tarihe baktığımız zaman ne salgınlar ve felaketler atlatmışız, elbette bunu da atlatacağız. Ama tarih tekerrürler ibaret olduğu üzere; her zaman yeni bir felaket mutlaka gelecek. Belki de sırada küresel iklim değişikliğinin getireceği su krizleri ve buna bağlı olarak gıda kıtlıkları hatta yoklukları yani açlık tehlikesi var. Bizim kendimiz için gelecekte bir tehdit olarak gördüğümüz bu tehlike aslında Dünya üzerinde her 8 kişiden biri tarafından yaşanıyor. Buna ilaveten 8 kişiden 3’ü de dengeli beslenebilmek için yeterli su ve gıdaya ulaşamıyor. İşte böyle anlarda, özellikle de Ramazan ayında insanın aklına nimetin önemi, rızka ulaşabiliyor olmanın şükrü geliyor.

Her fırsatta sahip olduklarımıza şükretmek gerektiğini söylesek de ancak kaybettiğimizde önemini anlıyoruz. Son salgın hastalık bunu bize çok çarpıcı bir şekilde tekrar hatırlattı. Teknoloji ne kadar gelişse de hayatlarımızın nasıl bir anda tehlikeye girebileceğini gördük. Marketlere saldırırken aslında gıdanın ne kadar vaz geçilmez olduğunu fark ettik. Daha birkaç ay önce sürdürülebilirlik kelimesini fiyakalı bir söz sanıyorken, sadece birkaç günlük sokağa çıkma yasağı sonrasında hızla değişen tabiatı gördükçe; ne kadar savurgan olduğumuzu, kaynaklarımızı hoyratça kullandığımızı anlamaya başladık. Bu farkındalığın artmaya başladığı günlerde, Ramazanı idrak ediyor olmak, topluma doğru yolu göstermek adına büyük bir şans. Rızka şükretmeyi, bu kapsamda israfı engellemeyi ve yoksulla paylaşmayı emreden Ramazan, sürdürülebilirliğin anlaşılması ve kamuoyu desteği bulması için iyi bir vesile oluşturuyor.

Aslında bilim çevreleri yıllardır doğa, ekonomi ve sosyal yaşam çerçevesinde karşılıklı dengelerin devamlılığını savunan sürdürülebilirlik ile ilgili tedbirleri anlatıyorlar. Giderek yaklaşan kıyametten korumanın en iyi yolunun tarımda sürdürülebilirlik olduğu söylüyorlar. Yaşanan krizler sırasında bunun teminatının dev işletmeler değil, küçük aile çiftçilerinin olduğunu örnekler ile gösteriyorlar. Dünyayı kurtarabilecek kahramanların küçük aile işletmelerine sahip çiftçiler olduğunu artık herkes biliyor. Tek başına zayıf olan bu kahraman çiftçilerin, ölçek ekonomisi adı altında güçlü olabilmek için ellerindeki tek silahın ise kooperatifleri olduğunu ısrarla belirtiyorlar. Giderek artan bu farkındalık, salgın hastalık ile daha da belirgin hale geldi.

Piyasadaki daralma nedeniyle ürününü maliyetinin altında satmak zorunda kalan, artan girdi fiyatları karşısında borçlarını ödeyemez duruma gelen çiftçi, salgın hastalığın kol gezdiği bir ortamda sağlığını hiçe sayarak üretimine devam ediyor. Onun bizim adımıza verdiği hayatta kalma mücadelesine bizim de destek vermemiz gerekmektedir. Birlik ve beraberliğimizin iyice pekiştiği bu Ramazan rızık üretenlere hak ettikleri saygının verilmesi için iyi fırsat oluşturmuştur. Artık milletimizin kendisi için her dönem fedakârlık yapan Türk Çiftçisine vefasını göstermesinin vakti gelmiştir.

Birçok anlamlı günün bir araya geldiği bu Ramazan birçok şeyi düşünmek için aslında güzel bir fırsat yakaladık. “Köylü yurdun efendisidir.” diyen Büyük Önderi, milli mücadelenin ilk adımının atıldığı 19 Mayıs ve Milli Egemenliğimizin 101. yılı vesilesiyle silah arkadaşları ve bugüne kadar ülkemiz için can vermiş şehitlerimiz ile birlikte minnetle anıyorum. Onların nice zorlukların altından kalkıp zafere ulaştıklarını görmenin verdiği güçle bu zor günleri de atlatacağımıza inanıyorum. Ramazanın maneviyatını milli günlerimizin coşkusuyla birlikte yaşandığı, bu bol bayramlı Ramazanın birlik ve beraberlik içinde, çiftçimizle kucaklaştığımız, sağlıklı ve huzurlu günlere vesile olmasını diliyorum. Ramazanın bolluk, bereketi üzerinize olsun.

[mc4wp_form id=”25750″]

YORUM YOK

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz