Satın alma ve birleşmeler gıda güvenliğini tehdit ediyor

0
921
Agrifood Atlas 2017, “daha az sayıda ve daha büyük” şirketlerin gıda zincirinde tekelleşmeye neden olduğuna ve bu durumun küresel gıda zinciri üzerinde çok geniş kapsamlı etkileri olduğuna dikkat çekiyor. (Designed by iconicbestiary / Freepik)

Agrifood Atlas raporuna göre tarım ve gıda sektörlerinde satın alma ve birleşmeler sonucu ortaya çıkan tekelleşme dünya genelinde gıda güvenliği, istihdam, çevre ve tüketici hakları açısından tehdit oluşturuyor.

Heinrich Böll Vakfı, Rosa Luxemburg Vakfı ve Friends of the Earth Europe çevre örgütü tarafından hazırlanan Agrifood Atlas 2017, “daha az sayıda ve daha büyük” şirketlerin gıda zincirinde tekelleşmeye neden olduğuna ve bu durumun küresel gıda zinciri üzerinde çok geniş kapsamlı etkileri olduğuna dikkat çekiyor.

Agrifood Atlas raporunda tarımsal gıda alanında şirket satın alma ve birleşmelerinin özellikle son yıllarda hız kazandığı belirtiliyor. Rapora göre 2015 ve 2016 yılları arasında borsada işlem gören şirketler arasında en büyük 12 birleşmenin beşi tarımsal gıda sektöründe gerçekleşti. Bu birleşmelerin toplam değeri ise yaklaşık 500 milyar dolar (431,3 milyar avro).

Rosa Luxembourg Vakfı gıda bağımsızlığı programı koordinatörü Benjamin Luig, bu hareketliliğin temel sebebinin gıda ve içecek şirketlerinin sermayelerine duyulan ilginin artması olduğuna dikkat çekti.

Luig; “Rapor, tarımsal gıda sektörünün yeniden şekillenmesinin oldukça göz ardı edilen bir boyutunu ortaya koyuyor. Öz sermaye şirketleri tarımsal gıda sektöründe yoğunlaşmaya gitgide daha fazla yön veriyor. 2004 yılından beri tek bir yatırım grubu, 3G capital, dünyanın en büyük bira şirketini (AB InBev), en büyük üçüncü fast-food şirketini (Burger King) ve en büyük beşinci gıda üreticisini (Kraft-Heinz) ortaya çıkaran birleşmelerde rol aldı. Kitlesel işten çıkarmalar ve içecek endüstrisinde şişeleme tesislerinin kapatılması planın bir parçası.” dedi.

Luig ayrıca; “Acil şekilde finans sektörünün tarımsal gıda sektörü üzerindeki etkisini sınırlandıracak yasal düzenlemelere ihtiyaç duyuyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Rekabet, seçim ve çevre risk altında

Raporda üretim endüstrisinde mevcut birleşme akımının temel sebebinin maliyet tasarrufu hesapları olduğu, bu durumun binlerce kişinin işten çıkarılmasına neden olduğuna dikkat çekiliyor.

Ancak işten çıkarmalar, gıda sektöründe satın alma ve birleşmelerin ortaya koyduğu risklerin tek bir boyutunu oluşturuyor. Raporda kartelleşen satın alıcıların gıda perakendecileri ve üreticilerinin tedarikçiler üzerinde fiyat baskısı oluşturmasına neden olduğu belirtiliyor. Bu durum ise daha küçük çaplı şirketlerin ortadan kalkmasının yanı sıra gıda zinciri boyunca çalışma şartlarının kötüleşmesine ve ücretlerde düşüşe neden oluyor. Raporda günümüzde dünya genelinde çay pazarının %80’inin sadece üç şirketin egemenliği altında olduğuna dikkat çekiliyor.

Satın alma ve birleşmeler rapora göre tüketici tercihlerini de sınırlandırıyor. Günümüzde Avrupa Birliğinde gıdaların neredeyse yarısı sadece on süpermarket zincirinde satışa sunulurken dünya genelinde satışa sunulan gıdaların yarısını toplamda 50 gıda şirketi üretiyor. Dünya genelinde bebek gıdalarının ise %60’ını sadece dört şirket üretiyor.

Gıda ve tarım sektörlerinde satın alma ve birleşmelerin gelecekte ne yiyeceğimiz ve hangi gıdaları yetiştirebileceğimiz üzerinde büyük etkileri olacağını belirten Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Uluslararası Uzmanlar Paneli (IPES-Food) eş başkanı Oliver de Schutter; “Kamu çıkarını, işçileri ve çevreyi koruyabilmek için konunun acilen müzakere edilmesi ve yasa düzenleyicilerin etkin bir şekilde katılımının sağlanması gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Raporda ayrıca birleşme ürünü tarımsal gıda şirketlerinin tüm gıda zincirinde endüstrileşmeye yön verdiği belirtiliyor. Rapora göre, dünyanın tarımsal topraklarının %20’sinin çoraklaşmışken bu durum gelecekteki gıda üretimi açısından risk oluşturuyor.

Tarım sektöründe şirket satın alma ve pazarda yoğunlaşmanın hızla arttığına dikkat çeken Heinrich Böll Vakfı Başkanı Barbara Unmüßig’e göre çiftçilerin ve tüketicilerin şirket kararlarına neredeyse tamamıyla bağımlı hale gelmesi bu gidişatın endişe verici sonuçlarından biri. Unmüßig; “Sonuç olarak dünya genelinde biyoçeşitlilik ve gıda zincirimizde bağımsızlık ve çeşitlilik risk altında. Su, toprak ve tohuma ulaşabilme hakkı için mücadele veren eylemciler dünya genelinde kamu veya özel sektörün çok daha sert baskısıyla karşı karşıya kalıyorlar.” açıklamasında bulundu.

Avrupa Birliği’ne çağrı

Rapor Avrupa Komisyonu potansiyel Bayer-Monsanto birleşmesi konusunda karar verme aşamasında iken yayımlandı. Komisyon, devasa bir tarımsal gıda şirketinin oluşumuna müdahale etme ve engelleme baskısı altında bulunuyor.

Ekim ayında Londra Üniversitesi araştırmacıları tarafından yayımlanan bir raporda anlaşmanın fiyatlarda artışa ve çiftçilerin yeni şirkete bağımlılığının artacağı belirtiliyordu. Anlaşmanın sağlanması durumunda araştırmacılar sadece üç şirketin (ChemChina-Syngenta, DuPont-Dow ve Bayer-Monsanto) dünya genelinde tarım ilaçlarının %64’üne ve patentli tohumların %60’ına sahip olacağına ve satışını gerçekleştireceğine dikkat çektiler. Araştırmacılar ayrıca Komisyona incelemesini olası birleşmenin sosyal ve çevresel maliyetini de kapsayacak şekilde genişletmesi çağrısında bulunmuşlardı.

Agrifood Atlas raporunun yayımlanmasının ardından Friends of the Earth Europe çevre örgütünden açıklama yapan gıda kampanya sorumlularından Mute Schimpf; “Tarımsal gıda şirketlerinin büyümesi ve güçlenmesi gıdamızın kalitesini, bu gıdaları üreten kişilerin çalışma koşullarını ve gelecek nesilleri besleyebilmemizi tehlikeye atıyor. Avrupa Birliği bu satın alma ve birleşmeleri reddetmede önemli bir rol oynayabilir. Alternatif bir gıda sistemi mümkün ve Avrupa genelinde yerel gıda üreticileri tarafından oluşturulmakta.” değerlendirmesinde bulunuyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz