Fındık piyasasında neler oluyor?..

0
581
Hayati Tosun / [email protected]

Ülkemizin tarım ürünü ihracatında birinci sırada olan, Karadeniz Bölgemizin işi, aşı ve en önemli geçim kaynağı olan fındık piyasası, serbest piyasanın insafına terk edilmiş durumda.

Özellikle en büyük ihracatçının, en büyük ithalatçıya satılması ile başlayan bu süreçte, üreticilerimizin sıkıntıları da giderek artmaya devam ediyor.

Bugün dünya ekim alanında yüzde yetmişlik bir paya sahip olduğumuz fındık piyasasında, en önemli ihracatçı olmamıza rağmen, bu uygulanan politikalarla dünya çapında bir oyuncu olamayız.

Yakın geçmiş 2014-2015 ihracat sezonunda 2,8 milyar dolar hasılat elde ettiğimiz bu üründe, 2017-2018 ihracat sezonunu 31 Ağustos tarihi itibariyle 286.777 ton ve yaklaşık 1.8 milyar $’lık hasılat ile kapattık. Bir önceki sezona göre 51.000 ton daha fazla ihracat yapmamıza rağmen aynı hasılat cirosunu dahi yakalayamadık.

Bu gerçekleşen rakam ile üretici ve ülke bu yılki fiyatla, 317 milyon dolar cari hasılatı kaybetmiştir. Bu rakam 2015-2016 sezon fiyatını baz alırsak 465 milyon dolara, 2014-2015 yılını baz alırsak tamı tamına 1 milyar dolara kadar ulaşmaktadır.

İşin daha da garip olan yanı, dünyada ana üretici olduğumuz üründe bir üretim fazlası dahi yokken, son dört yıldır birim fiyatın dolar bazında düşmesi. Neredeyse yüzde yetmişbeşini ihraç edildiği bu üründe TL/$ kuru artmasına ve döviz bazında satış yapılmasına rağmen, üreticinin birim fiyatının aynı seyirde yükselmemesi. Bunun ana sebebi piyasadaki bu tekelleşme sürecine verilen onay.

Geçmiş yıllarda Fiskobirlik’in sıkıntıya girmesi ve yerine TMO’nun ikamesi ile başlayan piyasa hareketi sonucu üretici adeta tüccarın insafına terk edilmiş durumda.

Bir taraftan halen açıklanmayan rekolte tahmini ile piyasada manipülasyona izin veriliyor iken, diğer yandan TMO’nun fiyat açıklamaması sonucu üretici ve fındık piyasası adeta kan ağlıyor.

Sürece seyirci kalınması yanlış olup, üretici ve ülke için hayra alamet de değil.

Peki neler yapmalı?..

Öncelikle üretici örgütleri siyasetten arınarak asli görevlerine dönmelilerdir.

Bugün sadece fındık değil, pek çok üründe kurumsal muhatapsızlık ve hak arama mücadele refleksinin yitirilmesi temel problem olarak karşımızda duruyor.

Mevcut olan üretici örgütleri sıkıntı içinde olup, daha işlevsel hale gelmeli veya getirilmelidir. Ya da kalıcı ve kurumsallaşmış bir örgüt yapısı yeniden oluşturulmalıdır.

Yine alım ve ihracat kanallarında rekabet alanının arttırılması yani, tekelleşmenin önünün kesilmesi ise olmazsa olmaz diyebiliriz.

Lisanslı depoculuğun, ticaretin yerel borç sarmalından kurtulması için yarar sağlayacağı da muhakkaktır. Bu konuda üreticiler bilgilendirilmeli, yatırım destekleri de arttırılmalıdır.

Yine önemli bir faktör de fındık fiyatının belirlenmesinin, serbest piyasaya insafına bırakılmasıdır.

Fiskobirlik ya da TMO piyasa yapıcı görevde daha aktif hale getirilmelidir.

Üreticinin gerçekçi maliyet analizleri yapılarak oluşturulacak fiyatlama ile, sürecin verim ve kaliteye olumlu katkısı da sağlanmalıdır.

Maliyetini azaltacak, ürüne ve piyasaya katma değer sağlayacak kooperatifleşme ve bu amaçlı desteklerin arttırılması da olumlu etki yapacaktır.

Ayrıca fındıkta katma değer yaratacak sanayileşme ve markalaşma, piyasada ürün fiyatını da, ülkenin cari hasılatını da arttıracaktır.

Unutmayalım ki; devletin asli görevi ülke ve insanının menfaatlerini korumaktır. Ülkenin üreten gücü çiftçinin refahı artmadan, bizim refahımız da artamaz. Bu sağlanırsa, hem üretici hem de ülkemiz daha çok kazanacaktır.

[email protected]

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz